12 Aralık 2009 Cumartesi

Güvercin ırkları

Şıhşelli[çakşırlı] :

Ortadoğu ve tahminen İran kökenli olan bu güvercinler, ülkemizde şıhşelli, çakşırlı ,çarçurlu, panda ve şirazi gibi adlarla bilinirler. Şirazi adlandırması aynı zamanda Pakistan kökenli Lahore (Şinasi) ırkı için de Pakistan�da kullanılan bir addır. Dünyada ise, Shaksharli, Shaksharli Tumbler Sherazie ve Almanya da da Schirastümmler adı ile tanınırlar.

Ortadoğu ülkelerinde ve Türkiye�de uzun yıllardır yetiştirilen ve bilinen bir ırk olan Şıhşellilere, Lübnan�da �Sheik Shalli� adı verilmektedir. Arapça�da �Sheik� kelimesi, Türkçe�deki Şeyh kelimesi ile eş anlamlıdır ve İslamiyet öncesi Arap topluluklarında kabile reisi anlamına gelmektedir. İslami dönemde ise aynı kelime tarikat başkanları için kullanılmıştır. �Shalli� kelimesi ise gene Arapça�da güvercin sürüsü anlamındadır. Sheik Shalli ise, buradan çıkarılacağı gibi, güvercinlerin en yetkin olanı, en iyisi gibi bir anlama gelmektedir. Şıhşelli ise bu kelimenin Türkçeleştirilmiş halidir. Şıhşelli ırkı güvercinler gerçekten de çok alımlı, gösterişli ve güzel kuşlardır.

Osmanlı Devleti döneminden beri Arabistan yarımadası ülkeleri ile iç içe yaşamış olan Türkler, bir zamanlar Osmanlı devleti sınırları içinde bulunan bu ülkelerin güvercinlerini uzun yıllardır yetiştirmektedirler. Bugün bile Türkiye ile Suriye, Irak ve Lübnan gibi bölge ülkeleri arasında güvercin ticareti canlılığını korumaktadır. Şıhşellilerde dışarıya hafif bombe yapacak şekilde çıkık bir alın kemiği vardır. Kafası düzgün ve yuvarlaktır. Gözler büyük değildir. Göz çevresi halkası belirgin olmaz. Göz rengi koyu kırmızı ve portakal tonlarında olabilir. Bu güvercinlerin orijinalinde takka ve perçem bulunmaz. Ancak ülkemizde bulunan çeşitlerinde perçemli olanları yaygındır. Perçemli olanlar bizde daha değerli olarak kabul edilmektedirler. Gaga orta büyüklükte ve hafif ince bir yapıdadır. Türkiye�de özellikle siyah renk kuşlarda gaganın üst yarısı siyah olup alt yarısı kemik rengi olan kuşlar bulunmaktadır. Bu kuşlar daha güzel göründüğü için tercih edilirler. Bu kuşları ilk gördüğümde üst gagalarının siyaha boyandığını düşünmüştüm. Ancak sorduğumda boya olmadığını öğrendim. Kuşun vücudu orta büyüklüktedir. Dik duruş şekli ve geniş bir göğüs yapısı bu güvercinlerde dikkat edilen bir özelliktir. Bu güvercinler kanatlarını kuyruk üzerinde taşırlar. Ayaklar normal uzunlukta ve paçalıdırlar. Paçalar parmakları örtecek uzunlukta olmalıdır. Fazla uzun paça tercih edilmez. Paçaların ucunda �Parmak saçağı� adı verilen bir bölümün beyaz olması gerekir. Parmak saçağı beyaz olmayan güvercinler bir miktar değer kaybına uğrarlar.

Şıhşellilerde renklerin vücuda dağılımı çok önemlidir. Renk dağılımı düzgün olmayan kuşlar tercih edilmezler. Bu güvercinlerde bütün vücut kuşun kendi renginde olur. Sadece kafa ve boyun ile parmak saçağı beyazdır. Kafadaki beyazlık, boyunu da kapsayacak şekilde aşağıya doğru iner ve göğüsün orta yerinde düzgün bir şekilde köşe yapıp biter. Kuş adeta başına ve omuzlarına beyaz bir şal örtmüş gibi durur. Ancak bu beyazlık üzerinde iki farklı leke bulunmalıdır. İlki �şapka� adı verilen ve kuşun kafasının tam üzerinde bulunan küçük lekedir. İkincisi ise, �yanak yaması� adı verilen ve kuşun her iki yanağında simetrik olarak bulunması gereken lekelerdir. Bu lekeler kuşun rengi ile aynı renk olur. Lekelerin düzgünlüğü çok önemlidir. Şapka sadece kafa üzerinde kalmalı etrafa taşmamalı ve özellikle alına doğru yayılmamalıdır. Yanak yamaları ise gözlerin hemen altından başlayıp her iki yanakta düzgün ve simetrik olarak bulunmalı, fazla uzamadan kesilmelidir. Şapka ve yanak yamaları kesinlikle birb iri ile birleşmemelidir.

Lübnanlı yetiştiriciler yanak yamalarının kuşun orijininde olmadığını, Barbarisi adı verilen ırk ile (Bu ırk Türkiye�de Yaşmaklı adı ile bilinmektedir) yapılan kırılmalar sonucu sonradan oluştuğunu belirtmektedirler. Ancak günümüzde yanak yamaları bu güvercinlerin bir standardı haline gelmişlerdir. Şapka ve yanak lekesi bulunmayan güvercinler dünya standartlarına göre değer kaybederler. Bu durum özellikle şapkası olmayan güvercinler için çok daha kesindir. Ülkemizde yanak yamaları bulunmayan Şıhşelli güvercinleri yaygındır. Bu tiplerinin ırkın orijinaline daha yakın olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde yaygın olarak bulunan Şıhşelliler perçemli olmaları ve yanak yaması taşımamaları ile farklı bir görünüm sunmaktadırlar.

Şıhşelli ırkı güvercinler farklı renklerde karşımıza gelmektedirler. Bu renkler, kırmızı, sarı, siyah ve mavidir. Bu 4 renkte beyazla kombinasyon halindedir. Sadece mavi renk güvercinlerde kanatlar üzerinde iki sıra şerit (kalem) bulunur. Diğer renklerde kanat üzerlerinde şerit yoktur. Şıhşelli ırkı güvercinler bir form ırkıdır. Uçuş için yetiştirilmezler. Bu güvercinler uçurulduklarında fazla uzun uçmazlar ve birkaç tur atıp konma eğiliminde olurlar. Uçarken düz takla attıkları olur. Bu nedenle Avrupa�da taklacı kategorisinde değerlendirilirler.



İstanbullu,[Ela göz, Karagöz veya Muz] :

Bu güvercin ırkı dünyada Damascus adı ile tanınmaktadır. Suriye’nin başkenti olan Şam ın Arapça olarak adlandırılış şekli Damascus dur. Dünyada Damascus ya da Damascene olarak tanılan bu güvercinler, bugün ülkemizde İstanbullu, Ela göz ,Karagöz ve Muz gibi adlarla bilinirler. Lübnan da ise Booz olarak adlandırılırlar. Kendine özgü belirgin bir formu ve rengi olan bu güvercinler, günümüzde Şanlıurfa ilimiz ve çevresinde yaygındırlar.


Köken olarak çok eski devirlerden gelme bir ırk olduğu bilinmektedir. Irksal özelliklerini bugün de belli bir oranda koruyabildiği için, dünyada bu anlamda eşine ender rastlanan ırlardan biri olduğu söylenebilir. Eski Mısır papirüslerinde ve taş oymacılığında bu güvercine ait figürler bulunması, İstanbulluların geçmişinin çok eskilere dayandığını göstermektedir. Eski Mısır�da bereket tanrıçası ile birlikte görülen bir kuştur.

Eskiden Arabistan yarımadasında bu güvercinlere Mahomet (Muhammet) denilmekteydi. Böyle adlandırılmalarının belli bir dinsel inanış temelinde geliştiği bilinmektedir. Bu ırk 1600 lü yıllarda İran ve Osmanlı devletinde de yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu ırk ilk kez 1868 yılında, Osmanlı padişahı Abdülaziz döneminde İstanbul�dan İngiltere�ye gönderilmiştir. İngiltere kanalı ile sonradan diğer Avrupa ülkelerine de yayılmıştır. Güvercinlerin Avrupa�ya yayılmalarını takiben bu güvercinlerin adı da değişmiştir. Bu tarihten sonra bu güvercinlere Damascus denmeye başlanmış ve Muhammet adı terk edilmiştir. Günümüzde de bu adla dünyada bilinmektedir.

İstanbullular uçuş özellikleri bakımından gerdanlı (dewlap) ırklarına benzerler. Filo uçucusu olarak kullanılırlar. Havadaki görünüşleri oldukça etkileyicidir. Göğüsleri biraz daha öne çıkık ve geniştir. İstanbullularda göz rengi, kırmızıya yakın koyu portakaldır. Gözler parlak olur ancak gözlerde dikkati çeken önemli bir özellik gözlerinin biçimidir. Gözler biraz büyük, çok daha alımlı ve güzeldir. Kısa ve kalın olan gaga siyah renklidir. Ayak tırnakları siyahtır. Ayaklar kırmızı ve paçasızdır.

İstanbullu ırkında belli bir renk standardı bulunmaktadır. Bu güvercinler mavi renginde olurlar. Bu renk, taklacı güvercin ırkımızdaki boz (sabuni) gibidir. Vücut açık renklidir. Göğüs üzerinde kına bulunmaz. Vücudun üzerinde herhangi bir renk yaması, yoktur. Bu güvercinler genellikle şeritlidir. Şeritleri koyu siyah tonda ve her iki kanadın üzerinde iki sıra olarak bulunur. İstanbulların pullu olan tipleri de vardır. Bu tipleri renk olarak taklacı güvercinlerimizdeki çakmaklı gibidirler ancak yurdumuzda fazla yaygın değildirler. İstanbullu ırkının Bağdadi ırkı ile kırılması sonucu �şafra� adı verilen kırma bir ırk geliştirilmiştir. Şafralarda renk çeşitliliği daha fazladır. Şafraların mavi renk ve pullu tipleri İstanbulluya benzerler ancak daha iri vücutları, uzun ayakları ve burun eti yoğunluklarının daha fazla olmasıyla ilk bakışta ayırt edilebilirler.



Mülakat :

Makaracı ırklarımızdan biridir. Ülkemizde Mülakat adı ile tanılan bu güvercinler dünya üzerinde, Mülakat Roller ve Mulakat Roller adı ile bilinmektedirler. Mülakatın çubuklu olan tipine Afyon ilimizde Aprak adı verilmektedir. Mülakat, Arapça birleşme, uzlaşma, görüşme anlamına gelen bir kelimedir.

Bu ırka mülakat adı verilmesinin nedeni, Bursa (oynar) ırkımız ile, yabani güvercinlerin (Columba livia) ya da farklı makaracı güvercin ırklarının eşleştirilmeleri sonucu geliştirilmiş olduğu düşünüldüğü içindir. Bu konuda elimizde kesin bir bilgi bulunmamaktadır. İsim olarak Arapça bir ad taşıması bu birleşmenin muhtemelen Osmanlı devleti dönemlerinde gerçekleşmiş olduğunu düşündürmektedir. Uçuş yeteneklerinin artırılabilmesi için yapılan bu tür melezlemeler belli bir süre sonra ortaya farklı bir ırkın çıkmasına neden olabilmektedir. Günümüzde Mülakat ırkı, Bursa güvercinlerine yakın akraba olan ancak bu ırktan tamamen farklı ayrı bir ırktır. Bazı yetiştiricilerimiz Mülakat ırkını, Bursa ırkının bir renk çeşidi gibi algılamaktadırlar. Bu kesinlikle doğru bir tanımlama değildir. İki farklı ırkı alıp birbiri ile kırdıktan sonra ortaya yeni bir güvercin tipi çıkarmayı becerebildiysek, bu yeni tip eşleştirdiğimiz ırklardan birinin renk tipi olarak algılanamaz. Bu iki ırk akraba olmakla birlikte ayrı genetik yapılara sahiptir.

FİZİKİ ÖZELLİKLERİ

Mülakatlarda kuyruk telek sayısı 12 tanedir ve kuyruk üzeri yağ bezesi bulunur. Bu açıdan Bursa ırkımıza benzer. Nadiren 14 kuyruk telek sayılı mülakatlara da rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra Bursa ırkının kendine özgü fiziksel özelliklerinin bir çoğu Mülakatlarda bulunmaz. Kafa biçimi, gaga biçimi ve rengi, vücut biçimi gibi bir çok temel özellik Mülakatlarda farklıdır. Ayrıca Mülakatlarda ayaklar biraz daha kısa olur. Kısa ayaklı olması mülakatlarda bir tercih nedenidir. Bursa ırkında ise ayaklar daha uzundur. Kanatlarını kuyruk üzerinde taşıyan bu ırkımızda, kanatlarda 7 ye 7 formu ve kuyruk teleklerinde ise tamamının beyaz olması tercih nedenidir. Kırkanatlık ve kuyruk teleklerindeki siyah tüyler istenmeyen özelliklerdir. Gagaları beyaz olanlar ve lekesiz olanları daha çok tutulurlar. Vücutlarının ufak olması istenilen bir durumdur. Mülakatlarda gözler birbirinden farklı olabilmektedir. Gözlerden biri açık diğeri koyu olabileceği gibi, her ikisi de koyu olabilir. Mülakatların kanatlarının üzerinde iki sıra kalem (şerit) bulunur. Kanat ve kuyruk teleklerinin beyaz olması gerekir.

UÇUŞ ÖZELLİKLERİ

Mülakat ırkı bugün sayıca çok azalmıştır. Daha önceleri yaygın olarak yetiştirildikleri Bursa ili ve çevresi ile İstanbul�da artık çok az rastlanmaktadırlar. Mülakat ırkımız da makaracı ırklarımızdan biridir. Uçarken makara yapma özelliklerinin iyi olduğu belirtilmektedir. Diğer makaracı ırklarımız gibi uzun ve yüksek uçma özelliklerine sahiptirler. Çabuk ve süratli yükselebilme özellikleri ile daha alçak mesafelerde makara yapabilmeleri dikkat çekicidir. Yuvasına bağlılıkları, pırıltıya duyarlı olmamaları ve uzak mesafelerden yuvalarını bulabilmeleri mülakatları değer verilen bir ırk haline getirmiştir. Bu özellikleri ile diğer makaracı ırklarımızdan ayrı bir yere sahip oldukları söylenebilir.

RENK ÇEŞİTLERİ

Mülakatlarda temel renk mavidir. Ancak mavinin farklı tonları bulunmaktadır. Mülakat renklerini 4 ana başlık altında toplayabiliriz.

Koyu mavi (Dumanlı)
Açık mavi (Nalbant)
Çinili (Çakmaklı, Kirli)
Zeytuni

Nalbant olarak adlandırılan renk tipinde genellikle kafayı tam ortadan ikiye ayıran bir hat bulunur. Bu hattın bir yanı mavi diğer yanı beyazdır. Ayrıca bu güvercinlerde karın altı da büyük oranda beyaz olur. Kestane biçimli olarak nitelendirilen kafa şekline sahiptirler. Alın yapıları diğer mülakatlara göre biraz daha çıkıktır. Nalbantlarda gözler açık renklidir.




Ankut :

Ülkemizde gut, gud, kut gibi adlarla da anılmaktadırlar. Dünyada “Ankut Trumpeter” ya da “Ankhut Trumpeter” adı ile bilinen bu güvercinler yurdumuzda genel olarak ankut adı ile bilinirler.

Köken olarak Orta Asya Türkmenistan kaynaklı olan bu güvercinler, bizim yerli ırklarımızdan olmakla birlikte, Türklerin göçleri ile birlikte dünyaya yayılmışlardır. Bu göçler tek bir tarihte ve tek bir yöne olmayıp farklı zaman dilimlerinde farklı bölgelere yönelmiştir. Bu bakımdan ankut ırkı güvercinler de Ortadoğu’dan, Rusya’ya ve Anadolu’nun içlerinden Avrupa’ya kadar dağılmışlardır.

Türk toplumunda ankut güvercinlerinin özel bir yeri ve önemi vardır. Bunun en önemli nedeni İslam dininin kurucusu Hz Muhammet’in halifelerinden Hz Ali’nin bu güvercinlerden beslemiş olmasıdır. Evliya Çelebi, Hz. Ali’nin de “kırmızı çatal ibikli çakşırlı güvercin” beslediğini ve bu bakımdan bunları beslemenin sünnet olduğu yazmaktadır. Burada bahsedilen güvercinler bizim bugün “ankut” adı ile adlandırdığımız kuşlardır. Çatal ibikten kastedilen şey çift tepedir. ( takka, perçem ) Çakşır ise paça ( tozluk ) anlamındadır.Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde, Peygamberimizin torunu ve Hz Ali’nin oğlu olan ve 680 yılında Kerbela’da öldürülen İmam Hüseyin’in atmaca ve doğan avladığı, ayrıca çakşırlı (paçalı) kut güvercin beslediği yazılıdır. Evliya çelebi bu bakımdan 1638 yılında, İstanbul’da kuşu kuş ile avlayan avcıların, pirimiz İmam Hüseyin’dir dediklerini belirtiyor. Gene Evliya Çelebinin belirttiğine göre ankutların, sadekut, taçlıkut, çakşırlıkut ( paçalı ) gibi çeşitleri bulunmaktadır.

Urfa’da günümüzde ankutların uğurlu olduğuna inanılıyor. Bu inanış kaynağını çok eskilerden almaktadır. Hz Eyüp’ün mağarasında beslediği bilinen bu güvercinlerin, halk arasında çocuğu olmayan kadınlara uğur getirdiği ve hatta gece uykusunda korkan kadınların dertlerine deva olduğu söyleniyor. Hz Eyüp, cüzzam hastalığına yakalandığı için bir mağaraya çekilmiş ve yaşamını burada devam ettirmiştir. Kendisine burada eşi bakmıştır. Hz Eyüp’ün bu mağarada Ankut ırkı güvercinler yetiştirdiği bilinmektedir. Günümüzde bu mağara, Şanlıurfa ilimizin 2 Km kadar güneyinde, Eyyubi mahallesinde bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Halk arasında bir şifa yeri olarak kabul görmekte ve ziyaret edilmektedir.Ankut ırkımızın toplumumuzda böylesine derin ve köklü bir yeri olmasına ve bu kuşları beslemenin dinen sünnet sayılmasına karşın, son dönemde bu ırkı yetiştirenlerin sayıca azalması sonucu bu ırkımız artık ciddi şekilde yok olmuştur. Bu gün daha çok Doğu ve Güneydoğu illerimizde ve özellikle de Diyarbakır’da bulunurlar. Nevşehir’de de yetiştirildiklerini Konya’lı kuşçu arkadaşlardan öğrendim. Nesli tehlikede olan ırklarımızdan biridir. Acilen korunması gerekmektedir. Bugün kuş pazarlarında ara sıra gördüğüm ankutlar, form olarak bozuk bir yapıdadır. Büyük olasılıkla bunlar kırma kuşlardır. Bu tür kırmalarda en dikkat çekici fiziksel özellikler, paçaların olması gereken uzunlukta ve şekilde olmamaları, ön tepe ve takkanın düzgün bir yapıda olmaması, kuşun genel renginin parlak ve canlı olmaması, renklerinin solukluğu ve karışık renkli olabilmeleridir.

Ülkemizin dışında Rusya’da da yetiştirilmektedirler. Bugün bizim değerini bilemediğimiz ankutlara Ruslar, sahip çıkmaktadırlar. Ancak çeşitli Rus kaynaklarında, Russian Trumpeter ( Russian Barabanshik ) ve Bokhara Trumpeter ( Bokharski Barabanshik ) adları ile bilinen Rus trumpeter ırklarının kökeninin ankut ırkı olduğu belirtilmektedir.Dünyada “Ankut Trumpeter” ya da “Ankhut Trumpeter” adı ile bilinen bu güvercinler uçuş kuşu değildirler. Takla atma ve oyun gibi özellikleri yoktur. Uçurulduklarında fazla uçmadan konarlar. Bu nedenle yuva içinde ve bahçelerde form güzellikleri için beslenirler. Bir tür süs kuşu olan bu güvercinlerin en önemli özellikleri, “dem çekme” adı verilen ötüş şekilleridir. Yetiştiriciler arasında, dem çekme özellikleri ve sürelerine göre değer biçilirler. Dem çekişleri dikkat çekicidir. İyi dem çeken bir ankut güvercininin en az 40 – 45 dakika kadar dem çekmesi aranan bir özelliktir. Ankut ırkı tek renk olarak karşımıza gelmektedir. Kızıla çalan kahverengi tonda bir renkleri vardır. Bu renk tonu açık ya da biraz daha koyu olabilmektedir. Ancak renk canlı olmalıdır. Bir de “Ala gut” adı verilen bir rengi daha bulunmaktadır. Bu renkte kanatlar beyaz diğer taraflar kızıl - kahverengidir. “Kamış paça” tabir edilen tarzda uzun ve geriye doğru kıvrık şekilde paçalı olurlar. Paçasız olanı yoktur. Çift tepelidirler. Kafanın önünde düzgün bir perçem, arkada ise düzgün bir takka bulunmalıdır. Tepesiz olanlarına nadiren rastlanmaktadır. Bunlar kırma kuşlar olup değersizdirler. Gagaları normalden biraz uzun olur. Vücutları normal güvercinlere göre biraz daha büyüktür.

Ülkemizde dem çekme özelliği olan diğer güvercin ırkları arasında, demkeş ve kumru gibi ırklarımız da vardır. Kahverengi demkeşle, ankut birbirine benzerler. Demkeş biraz daha iri vücutludur. Ancak her iki ırkın ötüş şekilleri ( kuğurmaları ) birbirinden farklıdır. Konya yöresinde ankut ve demkeş güvercinlerinin, ahırlardaki örümcekleri yedikleri düşünülmektedir. Bu bakımdan bu güvercinlere bu bölgemizde “ahır kuşu” adı verilmektedir. Ankut ırkımız bugün süratle yok olmaktadır. Korunması için acilen önlemler almak gerekmektedir. Bu konuda tek tek yetiştiricilere de görevler düştüğü gibi, daha çok yerel yönetimler ve belediyelerin bu konuda duyarlı davranması gerektiği inancındayım. Bu gün birçok belediye kendi yerel dokusunu korumaya, otantik değerlerini yeniden canlandırmaya çalışmaktadır. Kaybolmaya başlayan güvercin ırklarımız için de aynı duyarlılığın gösterilmesi gerekmektedir.




Adana[posta] :

Dalıcı güvercin denilince hiçbir ırkın Adana ile boy ölçüşebileceğini düşünemiyorum. Bulutların içinden atlayıp, salmaya kadar durmadan çırpınan bir postayı izlemenin zevkini başka bir ırktan almak imkansızdır.

Adana’da bu kuşlar 3’lü bazen de 2’li uçurulur ve uçan her bir gruba posta adı verilir. Postalar postadaki en iyi kuşa göre isim alırlar. Örneğin; Sakar Postası veya mavili Şami Postası gibi…

Postada bulunan kuşlardan en az biri kesinlikle öncü olmalıdır. Yani, salmadan parlak (pırıltı) çekildiğinde (genelde beyaz renkli bir kuş, kuyruk ve bel bölgesi civarından tutulup sallanır. Yüksekteki kuşlar bunu atlama sinyali olarak içgüdüsel algılar ve dalışa geçer) ilkin öncüler cevap verir. Diğerlerine ise takipçi denir ve bunlar öncüyü takip ederler. Öncü takım komutanı gibidir. Diğer kuşlardan üstün tutulurlar. Sadece takipçilerden kurulu bir posta aşağıya alınamaz. Özellikle taritlik döneminde (erkek kuşların dişileri kovaladığı, yumurtlatmadan önceki dönem) bu kuşların parlak hassasiyetleri en yüksek seviyesinde olur. Bazen, tarit (arkacı) bir takipçi bile öncülük yapabilir. Mükemmel posta demek bulutların içine kadar birbirinden ayrılmadan, kısa sürede, salmanın etrafından çok fazla ayrılmadan (düşmeden) yükselmiş üç kuşun, sadece kuru ( diğer kuşları açmadan) parlak ile anında hiç caymadan ve dönmeden ( döneklerdeki gibi bir iniş, hem sahibi hem kuş için prestijin zedelenmesi anlamına gelir) aşağıya kadar dalmasıdır. Ek olarak kuşlar dalma esnasında çırpınırlarsa (daha önce inmek için yarışırlar) seyre doyum olmaz. Bazı kuşçular çırpınan, bazıları ise oklava gibi oynamayan kuşları severler. Ama genelde, çırpınan kuşlar daha makbuldür. Cayan, yavaş inen, yavan inen, dönen kuşlara iyi gözle bakılmaz. Bunlar genelde yadırgaya (yabancı kuş tutarken kullanılan seviye olarak ikinci sınıf kuşlardır) uçurulur. Amaç, seyir değildir. Genelde tek amacı başkasının kuşlarını tutmak olan kötü niyetli insanlar tarafından beslenir. Adana güvercinlerinde renk değil performans önemlidir. Renkleri genelde siyah, beyaz, mavi, kırmızı, bu renklerin kombinasyonları ve tonlarıdır. Her rengin özel bir adı vardır.

Mesela;
• Sakar; Her tarafı siyah kanat ucu beyaz
• Zırklı veya Zırhlı; kanatlar siyah, lacivert ve mavi kombinasyonu, göğüs açık mavi
• Şami; Açık mavi kanat üzeri iki siyah çizgili
• Maverdi; beyaz ve kırmızı(kahve) tonları olup kırmızının şekli ve tonuna göre, çubuklu veya şarabi maverdi gibi isimler alabilir.
Tüm kuşların isimlerini açıklamak şu aşamada gereksiz.Fakat tüm kuşlar bunlardan başka, başıbeyaz, bozuk, katrani, muskalı, gerdanlı, küpeli gibi sıfatlar alabilirler. Mesela; başı beyaz küpeli sakar, bozuk katrani zırhlı, muskalı mavili şami, aynalı şami, şami safi gibi…

Bu kuşlar ebat olarak diğer kuşlardan daha iridir. Başları iri çekiç şeklinde, boyunları kalın ve uzundur. Kanatlar uzun ve geniştir. Burunları kısa ve genelde küttür. Oldukça heybetli bir ifadeleri vardır. Tüy dökme mevsiminde, özellikle kanat baş zirfeleri (en büyük tüy) gelmeden uçamazlar.Bu mevsimden sonra tekrar eski performanslarına getirebilmek için çok idman yaptırılması gerekir.

Yukarıda sayılan özelliklerde olmayan kuşlar genelde çandır denilen başka türlerle melezlenmiş kuşlardır ki bunlarda parlak hassasiyeti ve kendilerine has uçma özellikleri aranmaz. Havada kanat vurmadan süzülen (fiske atmak veya tonga yapmak), döneklere, kelebeklere ve oynarlara has hareketler yapan güvercinlere iyi gözle bakılmaz. Gerçek postayla uçurulmazlar. Çünkü kuşun kendine münhasır uçuşu bozulabilir. Adana kuşları salmanın etrafında küçük daireler çizerek yükselirler. Merdiven çıkar gibi, birbirlerinden ayrılmadan dönek atmaları istenir. Parlak çekme zamanı, kuşların yüzlerini salmaya döndükleri anda olmalıdır ki kuş hemen cevap verebilsin. Fakat, ender olarak kuşun arkası dönükken çekilen parlağı görüp dalabilen kuşlarda vardır ki bunları bulup yetiştirmek gerçekten zordur. Postalar 15-30 dakika arası istenilen yüksekliği bulmalıdırlar. Bu yükseklik yetiştirici tarafından tecrübeyle belirlenir. Ama genelde kayıplara sokulduğunda parlak hassasiyeti azalır, cayma meydana gelebilir. Herkes kuşunu çok yükseğe yollayabilir ama bir parlakta aşağıya alabilen kuşçu sayısı çok azdır. Adana güvercinlerini beslemek uzun bir tecrübe gerektirir.Diğer kuşlardan daha zor sökülürler (yavru iken), uçurulmaları özen ve itina ister, sallapati uçurulduklarında zevk vermezler. Mutlaka işi iyi bilen bir ustanın yanında belirli bir süre gözlem yapılmalıdır. Aksi takdirde bu kuşları diğerlerinden ayıran özellikleri görmek mümkün olmaz. Çağımızın en büyük problemi; melezleme yani kanın bozulması sebebiyle arı kan güvercinleri bulmak oldukça zordur. Bilinçsiz yetiştiricilerin cahilce çiftleştirmelerinden dolayı artık Adana‘ya has uçma ve dalma özellikleri yok olmaya başlamıştır. Bu kuşlar her çiftin kendine ait ayrı bir gözü olduğu 6-8 gözlü dolap denilen kümeslerde beslenir. Çok evcil olan bu kuşları dolaplamak kolaydır. Çoğu zaman dolabının kapısını açar açmaz kendiliğinden girerler. Özellikle postalar art arda uçurulduğu için kuşların yerlerine kendiliklerinden girmesi oldukça önemlidir. Çünkü bir posta indirilmeden diğeri genelde bırakılmaz. Her posta (3lü kuş grubu) genelde aynı kuşlarla uçurulur. Bu kuşlar uçma stillerine göre uygun ekürilerle uçurulur. Öğür denilen bu eküriler uçarken katiyen ayrılmazlar. Öğür yapma aşamasında yetiştiricinin tercihi çok önemlidir. Yanlış kuşlarla uçurulan kuşların performansının ne denli azalacağını gören biri olarak tecrübenin önemini tekrar vurgulamak isterim. Sabah erken vakitte veya akşam serinlikte uçurulan kuşlardan daha fazla randıman alınır. Ama uzun süre uçmamış veya daha yeni yeni postalara katılan acemi kuşlar çalıştırmak amacıyla günün her saatinde uçurulabilir. Rüzgarlı ve puslu havalarda bu kuşları uçurmak çok risklidir. Çünkü kuş parlağı göremeyecek kadar uzaklaşır veya görmezse genelde tutulur. Bu yüzden kuşlar havada iken devamlı gözle izlenmelidirler. Mükemmel parlak hassasiyetleri nedeniyle bazen yabancı salmalara bile akarlar. Bir indiklerinde de genelde yakalanırlar. Bu yüzden parlak elde uçurulmalarını tavsiye ederim. Özellikle yavru kuşlar en küçük bir pırıltıya, parlağa atlayarak kolayca tutulurlar. Ama bu aşama atlatıldıktan sonra ve bir yumurta gördükten sonra damı daha iyi tanırlar ve yakalanmaları zorlaşır.

Performans kuşu olan Adana güvercinlerine genelde yavru besletilmez. Çünkü yavru beslemek kuşun performansını azaltır ve çabucak yaşlandırır. Bu yüzden dönek, kelebek veya çandırlara yavru (cülük) besletilir. Ayrıca yumurtadaki kuşların parlak hassasiyeti çok azaldığından dolayı (salmaya gelme hırsları azalır) çıkan yumurtaları başka kuşların altına sürülür. Böylece kuşların en iyi performansı verdiği taritlik dönemi (yumurtlatmadan önceki dönem) öne alınmış olur. Özellikle postalar öncü kuşun tarit olduğu dönemlerde en iyi randımanı verirler. Bu yüzden öncülere genelde hiç yavru besletilmez.Toplu olarak da uçurulabilen bu kuşlar bazen dönek veya kelebeklerle birlikte de uçurulabilir. Her zaman ilk dalanlar mutlaka bunlar olacaktır. Böylece döneklerin dalmasında ateşleyici faktör olabilirler. Fakat şunu belirtmeliyim ki zamanla kuş Adana’ya has uçma özellikleri yitirecektir. Tavsiyem; bu kuşları yanlarına başka ırk katmadan 3’lü gruplar halinde uçurun ve parlakla sinyal verdiğinizde öncü kuşun atlamasını ardından takipçilerin çırpınmasını seyredin. Bunu bir yaşadığınızda, bırakmanız mümkün olmayabilir.




Bayburt :

Adını Doğu Karadeniz bölgemizdeki Bayburt ilimizden alan, Bayburt ırkı güvercinlerimiz dünyada İngilizce olarak “Turkish whisperer” adı ile tanınmaktadır. Türk fısıldayıcısı ya da ötücüsü adı ile çevirebileceğimiz bu tanımlamadan anladığımız kadarı ile dünyada bu güvercinlerin ötücü yanı ön planda ele alınmaktadır. Ülkemizde de ötücü ırklarımız içersinde değerlendirilmektedirler.


Bayburt ırkımız, Bayburt ili ve çevresinde yerel olarak “Çift Gugul” adı ile de bilinmektedir. Dünyada Belçika’da yetiştirilen “Belgian Ringbeater” adlı ile bilinen ırk, Bayburtların büyük olasılıkla çemberci ırklarla ( Trabzon ) kırılması sonucu geliştirilmiştir. Bu nedenle iki ırk birbirine çok benzemektedir. Belki de bu nedenle ve Trabzon ile yakın bölge kuşları olması sebebi ile, Bayburt ırkımız çemberci bir ırk gibi değerlendirilme eğiliminde olmuştur. Oysa Bayburt ırkımızda çember hareketi yoktur. Çember hareketi ülkemizde ve hatta dünya üzerinde sadece Trabzon ırkımıza özgü bir davranış biçimidir. Bayburt ırkımız tamamen yerel bir ırktır ve ülke genelinde fazla bilinen ve yetiştirilen bir ırkımız değildir. Bu nedenle hakkında az bilgiye sahip olduğumuz bu ırkı kısaca ve bildiğim oranda anlatmaya çalışacağım. Yetiştiricilerinden daha sağlıklı bilgiler geldiğinde bu ırkımızı daha iyi tanıyacağımız inancındayım.

Bayburt ırkının karakteristik özelliklerinden biri ötücü olmasıdır. Özellikle erkek kuşlar dişilerine kur yaparken ötüşlerini sergilerler. Bayburt yetiştirilen kümeslerde genellikle yerde uzunca bir sırık bulunur. Kuş ciğerlerine derin bir hava çekip olduğundan daha büyük görünerek bu sırığın boyunca baştan sona öterek yürür. Bu ötüş şekli yörede “sırık çekme” olarak adlandırılır. Sırık çekme şeklinde ötüş sergileyen kuşlar sağlıklı ve değer verilen güvercinlerdir. Bayburt güvercinin iyisi ötüşten sonra Denizli horozlarında olduğu gibi baygınlık geçirir.

Çift gugul denmesinin nedeni bu güvercinlerin takka ve perçemli olmalarından kaynaklanmaktadır. Nadiren sadece arka tepeli ( takkalı ) olanlarına rastlanmaktadır. Ancak fazla tercih edilmezler. Bu güvercinlerde takka büyük ve kepçe gibi kulaktan kulağa uzanmalıdır. Belçika’da görülen akrabalarında sadece takka vardır. Vücutları orta büyüklükte ve hatta biraz iricedir. Yuvarlak bir baş üzerinde normal büyüklükte gözler ve gaga yer alır. Gaga normal boydadır, ancak normalden biraz ince görünümde olup zarif bir yapısı vardır. Kuşun rengine göre koyu ya da açık renk olabilmektedir. Gözler normal boydadır ve göz çevresi halkası belirgin değildir. Göz renkleri kuşun rengine göre değişmektedir. Genellikle koyu renk gözlere, ( kırmızı ve portakal rengi ) rastlanmaktadır. Nadiren açık renk gözlü olanları bulunur. Ayaklar paçasız olup açık kırmızı renktedirler. Kanatlarını kuyruk üzerinde taşıyan bir ırkımızdır.

Bayburt ırkımız ötücü olmasının yanı sıra uçucu özellikleri de bulunan bir güvercindir. Uzun uçtuğu söylenmektedir. Uçarken takla da atar, ancak taklası havada yuvarlanma gibidir. Genellikle tek takla atar. Bazen iki takla üst üste attığı gözlenirse de bu taklalar hiçbir zaman taklacı güvercinlerdeki gibi değildir. Bayburt güvercinleri bir de “Bel kırma” adı verilen kuyruğa basıp aşağı doğru düşme hareketi yaparlar. Kanat sesleri oldukça fazladır. Ürkek yaradılışlı bir güvercindir. Ele gelme tarzı yoktur. Yuvaya girdiğinizde kaçacağım diye tozu dumana katar. Kendini yerden yere vurur.

Bayburt güvercinleri genellikle alacalı renklerde olurlar. Görülen başlıca renkleri, Beyaz, Siyah, Kırmızı, Sarı ve Mavidir. Alacalı olanlarda bu renkler çeşitli şekillerde karışık olarak karşımıza çıkar. Kanat ve kuyruk telekleri beyaz olanları bulunduğu gibi sadece kanat telekleri beyaz olanları, kuyruk telekleri ise kuşun kendi renginde olanları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra kanat ve kuyruk telekleri beyaz olmayıp kuşun kendi renginde olanları da vardır. Yaşmaklı denilebilecek tarzda gaga altından boyuna doğru beyaz yamaları bulunanları gözlenmektedir. Alacalıların yanı sıra düz renk olanlarına da rastlanmaktadır.

Bayburtların bazılarında dikkat çekici bir renk yapılanması gözlenmektedir. Bu tür olanlarının en belirgin özellikleri kuşun boyun kısmında önden arkaya doğru gittikçe daralan ay şeklinde beyaz bir renk yaması bulunmasıdır. Bu yamaya yörede “yıldız” adı verilmektedir. Bu renk yaması kuşun boynunda asılı bir kolye gibi durmaktadır. Bu yama takkaya kadar düzgün bir şekilde çıkar ve incelerek son bulur. Bu yamanın kafa üzerine uzama yapmaması gerekmektedir. Bu beyaz bölümün haricinde kuşun iki yerinde daha beyazlık bulunur. Bunlardan ilki kuşun kanat telekleridir. Bu güvercinlerin kanat telekleri beyaz olur. İkincisi ise kuşun karın bölgesi ve ayaklarıdır. Gövdenin hemen altından başlamak üzere bu bölümlerde beyazdır. Bunun haricinde Kanat kapakları, kuyruk telekleri ve boyundaki beyaz yama ile karın arasında kalan kısım ise renklidir. Renkli bölümler kuşun rengine göre değişik renklerde olabilirler.

Renk Çeşitleri

Süt Beyaz : Düz renk beyaz olanlarına yörede bu isim verilir. Düz beyaz olanları az bulunmakta ve değerli kabul edilmektedirler.

Kara : Siyah olanlarına “Kara” adı verilir.

Mor : Kırmızı olanlarına “Mor” denilmektedir.

Açık Mor : Sarı renk olanlar “Açık mor” olarak bilinirler.

Kumru Tüylü : Mavi renk olanlarına “Kumru tüylü” denilmektedir. Mavi harici bütün renkler şeritsizdir. Mavi renk olanlarda kanat üzerinde iki sıra şerit bulunmaktadır. Mavi renk olanlarda göz portakal rengi ve gaga siyah olmaktadır. Diğer renklerde göz koyu tonlu gaga ise açık renktir.

Alacalı : Bayburt kuşlarının alacalı renkli olanları oldukça yaygındır. Alaca olanlar kendi içlerinde farklı adlandırmalara sahiptirler. Örneğin, Kırmızı renk olup üzeri beyaz pullu olanlarına “Butlu”, Beyaz renk olup üzeri kırmızı pullu olanlarına ise “Kınalı” denilmektedir.




Taklambaç :

Ülkemizde yaygın olarak Konya’da yetiştirilen bir ırkımızdır. Konya’nın eski ve yerli ırkları arasında olup, Konya’ya Anadolu Selçukluları ile birlikte geldiği tahmin edilmektedir.

Yaklaşık 1000 yıldır Anadolu’da tanılan ve bir ırkımız olup, Konya’da halk arasında “Pirinç dıkdık” adı ile de bilinmektedir. Buradaki dıkdık kelimesi gaga anlamındadır. Bu güvercinlerin gagaları küçük olduğu için bu ad verilmiştir. Günümüzde sayıları çok azalmıştır. Konya dışında neredeyse hiç görülmezler. Konya’da ise eski kuşçuların bazılarında bulunabilirler. Bu nedenle nesli tükenmek üzere olan bir ırkımız olup acil olarak korunması gerekmektedir.

Dünyadaki güvercin ırkları içinde tanınmadığı için yer almayan ve belli bir adı bulunmayan bir ırkımızdır. Konya Büyükşehir Belediyesi hazırladığı bir web sayfasında, Konya’da güvercin yetiştiriciliğine uzun bir yer vermiştir. Bu yazı içersinde Konya’da kuşçuluğun çok eskilere dayandığını belirtmekle birlikte, Konya’nın yerli ırkları olan Selçuklu ve Taklambaçtan hiç bahsetmemesi ilginç ve bir o kadar da kaygı vericidir.Taklambaç ırkı , düz oyunlu bir kuştur. Uçarken tek takla atar. Hiç takla atmayanları da vardır. Takla atanları daha tercih edilirler. Taklambaç ırkında ayaklar paçalı olur. Çok nadiren paçasız olanları da görülür. Bunların kırma oldukları düşünülmektedir. Bu tipleri değersiz olarak kabul edilirler. Uçarken Mardin tipi taklacılar kadar yükseğe çıkmaz, orta yükseklikte bir saat kadar uçarlar. Ancak düzenli uçurulmaları halinde, uçuş özellikleri bakımından aynı Mardin taklacıları gibi yüksek ve uzun uçmaktadırlar. Ancak Mardin tipi taklacılarda görülen, sefere gelme ve fişekleme gibi bir oyun tarzları yoktur.Bu ırkta gaga küçük kalın ve çekkin ( geniş ) bir yapıdadır. Bu nedenle kan olarak Mısri (Güllü, Bango ) ile akrabalıkları olduğu düşünülmektedir. Ancak taklambaçlar, fiziksel olarak göğüs gülü bulunmaması, paçalı oluşları ve gözlerinin küçük oluşu ile bu ırktan ayrılırlar. Bunun yanı sıra bangolara göre vücutları biraz daha büyük yapılıdır. Ayrıca uçarken takla atma özellikleri vardır. Bu özellik bangolarda görülmez.Tüy örtüleri sık dokuludur. Düz kuyrukturlar ve kuyruklarındaki telek sayısı 12 – 16 arasında değişir. 12’den fazla kuyruk teleğine sahip olanlar makbul sayılmazlar. Arka takkalı ya da takkasız olabilirler. Göz yapıları küçüktür. Renk olarak çeşitli renklerde olabilmektedirler. Rastlanan başlıca renkleri, beyaz, siyah ve bunların çeşitli karışımları şeklindedir. Bu renklerin yöresel adlandırılışları şu şekildedir. Aktaklambaç, karataklambaç, karakafa, karakuyruk, karakafa karakuyruk, çallı taklambaç ve kırgın. Ayrıca bu renklerin de bazı alt varyasyonları bulunmaktadır.
AK TAKLAMBAÇ :Bütün vücudu tamamen beyaz renktedir. Bazen beli siyah ak taklambaçlara rastlanır bunlara “beli kara” adı verilmektedir. Gene ak taklambaçların bazen kuyruklarında siyah ve beyaz telekler karışık olarak bulunabilmektedir. Bu tür kuşlara “ebrulu” adı verilmektedir.
KARA TAKLAMBAÇ : Bütün vücudu tamamen siyah renktedir. Bazen bu siyahın tonu hafif açık ve mat bir tonda olabilir. Bu tür kara taklambaçlar değersiz olarak görülürler. Bu kuşlara, “boz zidgara” adı verilmektedir. Bazen de kuşun kafasında beyaz cimke adı verilen benekler bulunabilir. Bu tür kara taklambaçlar ise, “çakal zidgara” adı ile anılırlar.
KARAKAFA : Güvercinin baş kısmı siyah olup diğer tarafları beyazdır. Baş kısmındaki siyahlık boyna doğru sarkma yapmamalıdır. Aynı güvercin “ala” adı ile de anılır. Karakafa kuşlarda eğer beyaz renk normalden daha fazla ise bu kuşlara “kız alası” adı verilir.
KARAKUYRUK : Güvercinin kuyruğu tamamen karadır. Bütün vücut beyaz olur fakat kuşun sırtında “kalp yamalı” adı verilen bir siyah leke vardır. Aynı güvercin “karakuyruk alası” adı ile de anılır. Kara kuyruklarda eğer omuzdan göğüse aşağıya doğru inen siyah bir renk varsa buna “peşkirli” denilir.
KARAKAFA KARAKUYRUK : Güvercinin baş ve kuyruk siyah, diğer tarafları beyaz renkte olursa bu şekilde adlandırılmaktadır. Bazen bu kuşlarda, kuşun kuyruğunda enine şekilde beyaz bir hat bulunur. Bu tür karakafa karakuyruklara, “fenerli” adı verilir.
ÇALLI TAKLAMBAÇ : Bu taklambaçlar da vücut ve kuyruk siyah renkte, kanatlar ise beyaz renkte olur. Bu kuşlarda göz rengi “çakır” tabir edilen tarzda mavi ya da bej hareli bir yapıdadır. Çakırlık her iki gözde de vardır. Bu tür güvercinler “kuyruğu siyah çallı” adı ile de anılırlar.
KIRGIN : Siyah ve beyazdan oluşan karışık renkli bir kuştur. Belirgin bir renk özelliği yoktur. Genellikle kafa, kuyruk, kanat ve paça beyazdır. Boyun ve gövde ise siyahtır. Fazla değerli olarak görülmezler.

TAKLAMBAÇ IRKININ BUGÜNKÜ DURUMU

Bu ırkla ilgili olarak Konya’da yaptığım araştırmada, ırkın ciddi şekilde azaldığını gözlemledim. Konya’da sadece eski ve yaşlı kuşçuların ilgi gösterdiği bir ırk olan taklambaçlar, yaygın değiller. Konya’da Pazar günleri “muhacir pazarında” kurulan kuş pazarında bu güvercinlerden sadece 4 tane görebildim. Bu pazarda ağırlıklı olarak Mardin tipi taklacı güvercinler bulunuyor. Selçuklu ( enseli ) ırkına göre biraz daha yaygın olduğu söylenen bu güvercinlerde de renk çeşitliliği azalmış durumda. Ben sadece ak, karakuyruk ve kırgın renklerine rastladım. Diğer renklerin fazla yaygın olmadığı ve azalmış ya da kalmamış olduklarını tahmin ediyorum. Ben Konya’da bu ırkı yetiştiren Atilla bey ile görüşüp kendisinden ırkla ilgili çeşitli bilgiler aldım.



Trabzon :

Bugun Türkiye’de nadir bilinen ırklardan biridir.En bilgili güvercinseverlerin bile hakkında pek bilgisi olmadığı kaybolmaya yüztutmuş bir ırkımızdır.Türkiye’de genel olarak bence taklacı merakının fazlaca ortaya çıkması yüzünden kaybolma noktasına gelmiştir. Esasında güvercin uçurmaya vakti olmayanlar için Görüntü ve oyun açısından ideal bir ırkdır.

Fiziki bakımdan iri yapıları ve Oyunu uçarken değil yerde yapması yönünden beslemesi diğer ırklara göre daha zahmetsizdir. Odalarda ,APARTMAN DAİRELERİNDE balkon kümeslerinde, ufak yuvalarda yani evlerde rahatlıkla beslenecek bir ırktır. Fiziki yapısı ile ilgili genelleme yapacak olursak iridirler.Renk olarak da Siyah( Arap) ,Mor(kırmızı),mor tonları, beyaz, sarı(renk kartelasına göre değerlendirirsek hardal sarı vaya oksit sarı diyebiliriz. başka bir ırkta böyle bir sarı görmedim),hopal(yabani rengi) ve tonları,ve bunların kendilerine göre türevleri diyebiliriz. Mesela resimlerdeki kuşların TRABZON ‘daki adı HOPALLI MOR dur(Kanatlarındaki kırmızı şeritlerden dolayı).. Ayrıca bir renk varki onun resmini henüz çekmedim KARAMOR(siyah olup kanat uzeri kırmızı pulludur.)Onunda resmini zamanla siteye koyacağım.Güvercinsever arkadaşların bence mutlaka görmesi gereken bir renk , güzellik…görmeyen çok şey kaçırmış,bilmemiş, haberdar olmamış demektir bence…birde GAYABA dediğimiz yabani tipi olup çakmaklı olandır. Göz renklerine gelince: en çok görülen renk gözde sırayla; beyaz sarı kırmızı siyah’tır ah bir de Ela’sı olsa


Gaga genelde beyaz olur,siyah olan ve beyaz olup hafif siyah lekeli olanlarda vardır.ve gaga Trabzon tabiri :guduk diğer ırklara göre daha iri ve uzundur. Tırnaklar genelde beyaz olur.Ayaklar kırmızı ve paça asla bulunmaz.Kıt paça bile görülmez.. Tepe Trabzon tabiri gugul adıda ordan geliyor.. Tepe tamamen kepçe gibidir, ve büyüktür ve tepenin boyna dogru bitimin de gül vardır.Bu guller tepesine guguluna ayrı bir güzellik katar.


Oyununa ; Yaptığı harekete gelince: ilk önce şunu bilmek gerekir.Çok azgın kuşlardır.Yuva dışında bile damlardaki bütün yabani kuşlara sulanırlar… Bence oyunu da burdan geliyor. Bu kuşlarda genelde Erkeği oynar dişisinin de oynadığı nadir görülür.Neyse gelelim oyuna.. Dişi kuş yerdeyken Erkeği bıraktığınız da Erkek kur hareketleriyle dişiye yaklaşır.Dişinin etrafında dönüp, kabardıktan sonra tam dişinin üzerine ama tam olarak ; dikine havaya dogru füze gibi fırlar bu havaya dogru diklenme 50cm den başlar 1 metre 1,5 metre veya 2 metre olabilir tam tepe noktaya geldiğinde dişinin tam üzerinde halka şeklinde daire çizer bu daire geniş de olur dar da olabilir.Bu daireye bölgede çember denir çember 1,2,3 tur olabilir 1 ters 1 düz olabilr yani 360 derece döndükten sonra ani hareketle tekrar tersine dönebilir ..iki ters bir düz , iki ters iki düz çember atabilir. ve dişinin üzerine en yakın noktaya tekrar iner.Çok değişik bir hareketdir ve dünya da başka bu hareketi yapan bir ırk şu ana kadar duymadım… Esasında bu hareketi anlatmak çok zor. Görmeniz izlemeniz lazım… Bu hareketi Sadece erkekler yapmaz dediğim gibi dişilerden de nadiren aynı hareketi yapan olur.Bu arada asla dişiyi oynarken anlayamazsınız dişimi erkekmi diye.. Yavru bakımı konusunda Paçalılardan daha iyidirler yalnız.Devamlı yumurtaya sürdüklerinden dolayı yavrular daha buyumeden tekrar yumurtlarlar..Burda yetiştiricilerin çok dikkatli davranmaları gerekiyor… Havada ki hareketlerine gelince havada fazla bir özellik göstermezler yarım saat veya daha fazla havada kalabilirler.Genelde havada kalmaları yuvayı tanımak içindir.Yuvayı tanıdıktan sonra etraftaki damlarda v.s gezinirler.Hava da tek takla ve bel kırma hareketi yapabilirler.Taklaları yuvarlanma şeklindedir. Bel kırma hareketi ise havada bellerini kırıp kendilerini bir an boşluğa bırakma hareketidir.Genelde yuvaya inerken yaparlar.


Birde şunu belirteyim zekidirler.Kolay kolay yakalanmazlar.Başkasının yuvasına kolay kolay gitmezler.İnse bile yem yer, doyar gider.Tabi limon sandığı kapanı kurulmamışsa…Diğer ırklarla karşılaştırdığımızda genel olarak ürkektirler.Kolay kolay ele gelmezler.Yani yakalayamazsınız ugraştırırlar.Oda sizde yakalayacağim diye yuvanın içinde nefes nefese kalabilirsiniz. Gerçi Oda tatlı bir ugraş…


Artık bu kadar anlattıgımdan sonra derhal gidin bir çift Trabzon Tekgugulu edinin derim ben size..







Çorum Çıplağı :

Çorum güvercinleri Anadolu’nun yerli ırklarından biridir. “Çorumlu” ya da daha yaygın adı ile “Çorum çıplağı” olarak bilinirler. Bu güvercinlerin “çıplak” olarak adlandırılmalarının nedeni ayaklarının paçasız olmasından kaynaklanmaktadır. Ülke genelinde fazla yaygın olmadıklarından iyi tanınan ve bilinen bir ırkımız değildir. Daha çok Çorum ilimiz ve bu ile bağlı ilçelerde ve özellikle de Alaca ilçesinde yetiştirildiği bilinmektedir. Çorum dışında Yozgat ilimizde yetiştiricileri bulunmaktadır. Bu bölgelerde değer verilen bir güvercin çeşididir.

Bu güvercinler taklacı güvercinlerimizin bir kırması olarak ortaya çıkmışlardır. Ülkemizde çok yaygın olan Mardin tipi taklacılarla, muhtemelen makaracı ırkların kırılması sonucu üretilmiş olan bu ırk, melez bir ırk olduğu için ülke genelinde fazla kabul görmemiştir. Oysa eski ve kendine özgü özellikleri bulunan bu ırkımızın doğru bir tanıtımla hak ettiği değeri bulacağı kesindir. Çorum çıplakları ilgi azlığından gün geçtikçe azalan ve bazı renk tipleri neredeyse tükenme noktasına gelmiş bir ırkımızdır. Bu durum yetiştiriciliğimiz açısından ve yerli ırklarımızı korunabilmesi açısından kaygı verici bir durumdur.

Çorum ırkı güvercinlerin köken olarak ne kadar eskiye gittiği konusunda elimizde net bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak bu ırkımızın Hititler döneminden bu yana Anadolu’nun önemli şehirlerinden biri olan Çorum ilimizden kaynaklandığı konusunda bir kuşku yoktur. Çorum ırkının eski yetiştiricilerinden alınan bilgilere göre bu ırkın Osmanlı devleti döneminde de Çorum’da yetiştirildiği bilinmektedir.

Yetiştirildikleri yuvalarına çabuk adapte olmasıyla tanınan bu güvercinler, yetiştirildiği evi kolay unutmama eğilimindedirler. Bu nedenle 4-5 yıl aradan sonra bile ilk evine dönen kuşlar olduğu bilinmektedir. Özellikle sağlam damarlı kuşlarda bu özellik daha da belirgindir. Çorum ili içinde eke kuşları alıştırmak bu nedenle biraz sorun olmaktadır. Hastalıklara karşı dayanıklı bir ırkımızdır. Yavru verimlilikleri oldukça iyidir. İyi bir yavru bakıcısıdırlar. Diğer ırklara göre daha az yem tüketiyor olmaları ise ekonomik bir özellikleridir.

FİZİKİ ÖZELLİKLERİ

Çorum çıplaklarının en belirgin fiziki özellikleri ayaklarında paça bulunmamasıdır. Bu güvercinlerin ayaklarında dirsekten aşağıda tüy bulunmamalıdır. Dirsekten aşağısı tüylü olan güvercinler değer kaybına uğrarlar. Bu tür kuşlar paçalı ırklarla ve özellikle de Mardin tipi taklacılarla yapılan kırılmalar sonucu ortaya çıkarlar. Çorum çıplaklarında beyaz renk olanlar haricinde dikkati çeken ikinci özellik ise, kanat teleklerinin beyaz, kuyruk teleklerinin ise kuşun kendi renginde olmasıdır. Kanat teleklerindeki beyazlık baştan itibaren 7-10 telek arasında değişir. Her iki taraftan eşit sayıda teleğin beyaz olması bir tercih nedenidir. Karın altı bölgesi ise kesme şekilde beyazdır.

Çorum çıplaklarının ayakları biraz ince yapılı olur. Ayakların çıplak kısımları kırmızı renklidir. Orta boy kuşlardır. Taklacı güvercinlere göre biraz daha minyon bir yapıları vardır. Kafaları yuvarlak biçimli olur. Gaga orta uzunlukta ve biraz ince yapılıdır. Gaga rengi, koyu renk kuşlarda siyah olurken beyaz renk olanlarda kemik rengi olur. Göz çevresi halkası biraz belirgin ve beyaz renklidir.

Çorum çıplaklarında eski dönemlerde tepelilik özelliğinin bulunmadığı bilinmektedir. Son yıllarda bazı renklerin arka tepeli (takkalı) tipleri geliştirilmiştir. Arka tepeli tipleri çok yaygın değildir. Çift tepeli ya da sadece ön tepeli (perçemli) tipleri olmaz. Kanat sesleri yok denebilecek kadar azdır. Eğer bir Çorum çıplağında kanat sesi varsa bu Mardin tipi taklacılarla bir kırılma belirtisidir. Hareketli ve enerjik yapıda kuşlardır.

PERFORMANS ÖZELLİKLERİ

Bu güvercinler uçuş özellikleri için yetiştirilen performans kuşlarıdır. Uçarken takla atarlar ve oyun yaparlar. Çorum çıplakları arasında damcı ya da havacı şekilde olanları bulunur. İçlerinden çok iyi oyunlu ve uzun uçan kuşlar çıkabilmektedir. Oyunsuz olanları tercih edilmez ve değersiz olarak görülürler. Uçuş özellikleri bakımından Mardin tipi taklacılara benzerler. Konya civarında Çorum güvercinlerine bu nedenle, “Çorumlu Mardin” denilmektedir. Yüksek uçarlar, özellikle ilk uçurulduklarında iyice yükselirler bazıları havada oyun yapar. Oyun sırasında 5-8 adet takla atarlar. Bazıları ise ilk yükselişten sonra bir süre yüksekte uçar ve yorulunca alçalmaya başlarlar. Alçalmasıyla birlikte yuvasının üzerinde oyun gösterirler. Kanatlarına oldukça hakim bir ırk olduğundan Mardin tipi taklacılar gibi iniş sorunları yaşamazlar. Kuş uçurmak için uygun yeri olmayanlar, balkonda güvercin yetiştirmek durumunda olanlar için gayet uygun bir ırktırlar.

RENK ÇEŞİTLERİ

Çorum çıplakları bilinenin aksine fazla renk çeşitliliğine sahip değildirler. Çorum çıplaklarında görülen renk tipleri 4 tanedir. Bunlar sütbeyaz, gökala, siyahala ve çillidir. Bunların haricinde renk tipi bulunmaz. Çorum dışındaki illerimizde ve özellikle de Ankara’da her görülen paçasız güvercininin Çorum çıplağı olarak nitelenmesi gibi bir eğilim vardır. Bu doğru değildir.

1) Sütbeyaz : Kuşun bütün vücut tüyleri beyazdır. Göz renkleri alacalıdır. Bu renk güneşte daha belirgin olarak fark edilir. Diğer renk çeşitlerine göre daha çok rastlanan bu güvercinlerin değeri biraz daha düşüktür. Süt beyazlarda diğer renk çeşitleri gibi fazla bir özellik aranmamakla birlikte fazla iri yapılı olmamasına ve göz kenarlarının beyaz kısmının belirgin olmasına dikkat edilir. Sütbeyazların “düz kafa” (takka ve perçemi bulunmayan) ve “sütbeyaz arka tepe” (takkalı) olmak üzere iki çeşidi bulunmaktadır. Arka tepeli olan bu renk çeşidine bölgede “sütbeyaz kekili” adı verilmektedir. Bu iki çeşidin haricinde sütbeyaz bulunmaz. Yani takka perçem olanı ya da sadece perçem olanları yoktur.

2) Gökala: Yöresel olarak “govala” ya da “morgovala” adı ile bilinirler. Çorum çıplakları içinde yetiştiricilerin aradığı ayrıntılar açısından en fazla özelliğe sahip olan renk çeşitlerinden biridir. Bu nedenle yetiştirmesi zor ve zahmetlidir. Ancak bir o kadar da değerlidirler. Koyu mavi renkli bu güvercinlerin göz renkleri sarı ya da kırmızı olur. Bu güvercinlerde göz çevresi halkası beyaz ve biraz belirgin, gaga uzun ve çene küçük olmalıdır.

Gökalaların ayaklarının dirsekten aşağı kısmı tüysüz olmak durumundadır. Ayaklar kırmızı ve ince yapılıdır. Dirsekten aşağısında tüy bulunan güvercinlere Çorum’da “inik” adı verilir. İnik tabir edilen kuşların paçalı olan Mardin tipi taklacılarla kırılmalar sonucu gelişmiş olduğu bilinmektedir. Mardin tipi taklacılarla yapılan eşlemeler ile bu ırka daha fazla takla atma özelliği kazandırılmaya çalışılmaktadır. Ancak bu tür eşlemeler ırkın orijinal özelliklerinde bozulmalara neden olduğundan Çorumlu yetiştiriciler tarafından uygun karşılanmamaktadır.

Kanat telekleri beyazdır. Kuyruk kuşun kendi rengindendir. Kanat teleklerinin her iki tarafta eşit sayıda beyaz olması önem verilen bir ayrıntıdır. Kanat teleklerindeki beyaz telekler 7’den az ise gökalalığı az olarak nitelendirilir, 11’den fazla ise kuşun beyazlık damarı fazladır ve kanat dirseklerinde de beyazlıklar verir. Beyazlığı fazla olan gökalalara bölgede “alaşar” denilmektedir. Bazı gökalalarda ise çene altında şerit biçiminde beyazlıklar bulunur. Bu tür kuşlar “gümüş gerdanlı” olarak adlandırılırlar. Gökalaların boyun bölümleri koyu mavi-mor bir tonda olur. Mor tonun bittiği yerde karına doğru normal gri ton başlar, gri tonun bitiminde ise karın altı beyaz olmak durumundadır. Buna “kesme” adı verilir. Karın altının kesme olması gökalaların önemli ve aranılan bir özelliğidir. Kanat üzerlerinde iki sıra şeridi olan bu kuşlarda şeritlerin renginin kestane renginde olması dikkat çekici bir özelliktir. Çorum’da güvercinin kanatları üzerinde bulunan şeritlere “elif” adı verilir. Kuşun eliflerinin kestane rengi olması bu güvercinin orijinal gökala olduğu anlamına gelir. Elifleri siyah olan gökalalara da rastlanmaktadır. Bu tür kuşlar gökalaların beyaz ile eşleştirilmeleri sonucu elde edilmektedirler. Gökalaların arka tepeli olan çeşitleri de bulunmaktadır. Bunlar Çorum’da “kekili govala” alarak adlandırılırlar.

3) Siyahala: Çorum’da “siyah govala” adı ile bilinen bu güvercinlerde hakim olan renk siyahtır. Siyahalaların kanatları üzerinde şerit (elif) bulunmaz. Kanat telekleri gene iki taraftan beyaz olur. Aynı gökaladaki gibi karın altıda kesme şekilde beyazdır. Bu beyazlıklar haricinde kuşun herhangi bir yerinde beyazlık bulunmaması gerekmektedir. Çorum çıplaklarının siyahala renk çeşidi neredeyse kaybolmak üzeredir. Çorumda bu renk kuşlara sahip olanların sayısı yok denecek kadar azalmıştır.

4) Çilli: Alacalı bir renge sahip olan bu güvercinler genel olarak siyahala ile sütbeyazın ya da gökala ile sütbeyazın eşleştirilmeleri sonucu ortaya çıkmaktadırlar. Kafa ve sırt bölgesi ile vücudunun değişik yerlerinde siyahlıklar ya da grilikler bulunan bu güvercinlerin kuyrukları siyah olmaktadır. Bu güvercinlerin nadir olarak sadece takma kuyruk olanları da oluyor. Vücutları beyaz kuyrukları siyah olan bu çeşitleri “karakuyruk” ya da “karakuyruk çilli” gibi adlarla tanımlanıyor. Çilli renk tipinin “düz kafa” (takka ve perçemsiz) olanları ile sadece “çilli arka tepe” denilen çeşitleri olabiliyor.


Trakya :

Bu ırk yalnızca Trakya’da Kırklareli, Tekirdağ ve civarındaki küçük kasabalarda yetiştirilmektedir. Büyük bir olasılıkla Oryantal Roller’ları (makaracıları) ile akraba bir ırk. Vücut yapıları Oryantal Roller’ları andıran orta büyüklükte kuşlardır.

Ancak Oryantallardan farklı olarak bu ırkta 14-18 telekten oluşan kuyruk dik olmayıp genellikle kanatlar kuyruğun üzerinde taşınır. Kanatları kuyruk yanında, birini kuyruk altında ya da ikisini de kuyruk altında taşıyan kuşlara rastlanmaktadır.

Böyle bireyler genelde melez hayvanlardır. Zira son yıllarda Balkan Ülkelerinden bir çok güvercin ırkı ithal edilmiştir. Melezlenme etkisi kısalan gagalardan da belli olmaktadır. Safkan (saf irk) hayvanlarda gaga orta boydadır. Bu irkin yalnızca düz beyaz, siyah, siyah şeritli dumanlı mavi, kırmızı ve nadir olarak sarı ve dumanlı çakmaklı renkleri mevcuttur. Mavilerine küllü, çakmaklılarına;tekir; ve sarılarına ;kanarya adı verilmektedir. Renkli kuşlarda beyaz tüylerin olmaması konusunda yetiştiriciler çok duyarlıdırlar. Gaga rengi tüm tüy renklerinde beyaz olup, ucunda kusun tüy rengine bagli bir leke olur. Mavilerde mor gaga rengine de rastlanılmaktadır. Beyazlar haricinde hepsinde göz rengi açıktır. Beyazlarda sadece siyah gözlülere rastlanır. Orta uzunluktaki bacaklar tüysüzdür. Bu konuda da yetiştiriciler çok duyarlıdırlar. O kadar ki, yuvadaki yavruların ayaklarında geçici çok küçük tüylerin görülmesi (Bu tüyler genellikle yavruluk tüy değişiminde dökülmekte ve yerlerine yenileri gelmemektedir.), diğer özellikleri bakımından ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar damızlıkta kullanılmazlar. Bu ırkta tepeli veya tepesiz kuşlar görülmektedir. Tepe ensenin altından başlamalı, enseyi iyi sarmalı ve iki yanında, aşaği yukarı kulak altında belirgin tepe gülleri görülmelidir. Tek tarafta gül, yarık görünüm, ensede yukarıdan başlayan tepe ve dar tepeli kuşlar damızlıkta kullanılmazlar. Her rengin kendi rengi ile çiftleştirilmesi konusunda yetiştiriciler duyarlı olduklarından renkler arasında belirli bir yapısal farklılık göze çarpar. Bu durum özellikle beyazlar için geçerlidir. Zira renkli kuşlarin aralarında çiftleştirilmelerinden yine düz renkli yavrular elde edilmektedir. Dolayısıyla bu tür çiftleşmeler nispeten tolere edilmektedirler. Ancak çiftlerden birinin beyaz olması durumunda yavrular alaca olmaktadır.

Bu kuşlar çok ürkektirler. O kadarki kümese girdiğinizde sizi sesleriyle karşılarlar ve birini yakalamaya kalktığınızda duvarlara tırmanırlar. Bu ırkın yetiştiricileri iyi uçuş özelliğine sahip güzel kuşlar yetiştirmeyi amaç edinmişlerdir. Ancak son yıllarda dış görünüşe daha fazla ağırlık verildiği için bu güvercinlerin uçuş özellikleri gerilemiştir. Daha öncede andığım gibi, Balkanlardan getirilen ve melezlenen kuşların gösteri kuşları olmaları bu olguyu hızlandırmıştır. Eskiden uçuş özellikleri görünümlerinden önce gelirdi. Uzun, yüksek uçan ve sık sık takla (makara) atmayan ancak kaliteli takla (makara) atan kuşlara değer verilirdi. Eskiden toplu halde yükselen hatlara rastlanılırdı ve bunlar belli bir yükseklikten sonra önce birisi kendisini ip gibi takla atarak aşağıya salar, bunu diğerleri izlerdi. Aynen bir çok örümceğin iplikleri ile kendilerini aşağıya salmasına benzerdi. 10-20 metre döndükten sonra tekrar toparlanırlar ve yükselirlerdi.Bazen yetiştiriciler kuşlarını dönüş için teşvik etmek amacıyla bir gurup (filo) daha salarlardı. Bazen de 40-50 gibi çok sayıda kus salınırdı. Bunlar havada beşer ya da onarlı guruplarda buluşurlar ve bir birlerinden bağımsız olarak farklı yüksekliklerde uçarlardı. Bu ırkın ürkekliğinden başka diğer kötü bir özelliği kuş gösterilmesine reaksiyonlarının az olması hatta tamamen görmezlikten gelmeleri. Dolayısıyla yönetilmeleri biraz zordur. Günümüzde azda olsa halen uçuş özelliklerini hedef edinen kuşçular bulunmaktadır. Öyle ki bu ırk altında halen 3 ile 5 saat arasında, nokta yüksekliğinde uçan ve yükselten dönen (makara) kuşlara rastlanılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder